
(Ateş,) Onları uzak bir yerden
gördüğünde, onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu
işitirler. (Furkan Suresi, 12)
İnkar Edenlerin
Cehennemi Gördüklerinde Yaşadıkları Pişmanlık
Hesap günü tüm insanlar biraraya
toplanacak ve hesaplarının belli olmasının ardından
inkar edenler bölükler halinde cehenneme sevk edileceklerdir.
Bu kalabalığın arasında tarih boyunca Allah'ın varlığını
ve dinini inkar etmiş, Allah'ın ayetlerine karşı büyüklenmiş
ve yüz çevirmiş olan herkes bulunacaktır. Aralarında
dünyada kendilerince zenginlik ya da itibar sahibi
olan kişiler de olacaktır. Ama bu insanlar, dünyada
kendilerini kurtarabileceğini sandıkları şeylerin,
o gün hiçbir fayda sağlamadığına şahitlik edeceklerdir.
Rabbimiz Kuran'da tüm inkarcıların horlanarak ve aşağılanarak
cehenneme doğru sürükleneceklerini haber vermiştir.
Cehennemin kapısına geldiklerinde bekçiler suçlarını
kendilerine bir kez daha itiraf ettirdikten sonra
tüm inkarcıları içeri alacak ve cehennemin kapılarını
üzerlerine kapatacaklardır. Allah Kuran'da inkarcıların
cehenneme sevk edilişlerini şöyle anlatır:
İnkar edenler, cehenneme
bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri
zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri
dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle
karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi
mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin
üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar
olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe
kapılanların konaklama yeri ne kötüdür. (Zümer Suresi,
71-72)
İşte bu, sizin yeryüzünde
haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız
dolayısıyladır. İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin
kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama
yeri ne kötüdür. (Mü'min Suresi, 75-76)
Bu insanların arasında dünya hayatında
Allah'ın azabıyla ve cehennemle karşılaşacaklarını
bilmediğini söyleyebilecek tek bir kişi bile yoktur.
Çünkü Allah sonsuz adaleti ile her insana dünyada
iken uyarıcı göndererek onlara Kendi varlığını, hesap
gününü, cenneti ve cehennemi hatırlatmıştır. Bu nedenle
inkarcıların tümü cehennem azabını hak olarak yaşadıklarını
ikrar edeceklerdir.
Dünyadayken uyarıldıkları halde büyüklenmişler
ve kendilerini yaratan Allah'a, bile bile kulluk etmemişlerdir.
Buna karşılık olarak da Allah bu kişilerin cehenneme
boyunları bükük gireceklerini bildirmiştir. Rabbimizin
bu gerçeği haber verdiği bir ayet şöyledir:
... Doğrusu Bana
ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme
boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mümin
Suresi, 60)
Bu insanların bir kısmı dünyada kendilerini
çok güçlü görmüşler ve bundan dolayı baş kaldırmışlardır.
Güçlerinin kendilerini her türlü tehlikeye karşı koruyacağını
sanmışlardır. Ne zaman kendilerine cehennemin varlığı,
bu dünyada Allah'ın rızası için yaşamaları, ahirette
cennet yurdunu istemeleri ve Allah'ın Kahhar (kahreden)
sıfatı hatırlatılsa, şöyle demişlerdir:
Ve kendi kendilerine:
"Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azab etse
ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir.
Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir. (Mücadele Suresi,

Bu baş kaldırışlarına karşılık olarak
cehennemin kapılarından içeriye alınacaklardır ve
bir daha da Allah dilemedikçe dışarıya çıkmalarına
izin verilmeyecektir. İşte ateşi gördükleri bu an
inkarcılar yaptıklarından dolayı bir kez daha büyük
bir pişmanlık yaşayacaklardır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği
gibi, cehennemden hiçbir kaçış yolu olmadığını anlayacaklardır:
Suçlu-günahkarlar
ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini
de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.
(Kehf Suresi, 53)
Dünya hayatında anlamazlıktan geldikleri
her şeyi artık açıkça görecek ve kavrayacaklardır.
Bütün hayatlarını boş bir amaç uğruna tükettiklerini,
çok az ve geçici bir menfaat uğruna ahiret yaşamlarını
azap içinde geçireceklerini anlayacaklardır. Dünyada
yaşadıkları birkaç on seneyi çok uzun zannetmiş ve
bu yüzden ahireti düşünmemişlerdir. Burada acizlikler
ve eksiklikler sebebiyle hiçbir zaman tatmin olmayan
bir ruh halini yaşamayı, cennetteki kusursuz, hiçbir
eksikliği olmayan, yorgunluk, açlık gibi fiziksel
eksikliklerin de bulunmadığı, mükemmel nimetlerle
dolu cennette büyük bir mutluluk içinde yaşamaya tercih
etmişlerdir. Ama cehennemin kapılarından girdikten
sonra artık geri dönüş imkanları olmadığını anlayacaklardır.
Bu yüzden dünya hayatında sahip oldukları her şeyi
fidye olarak vererek azaptan kurtulmaya çalışacaklardır.
Kuran'da onların bu sonuçsuz çabaları şöyle bildirilmiştir:
...O'na icabet etmeyenler
ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir
katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu
fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar
içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü
bir yaratıktır o! (Rad Suresi, 18)
Fakat bu insanların cehenneme gireceklerini
anladıklarında gösterdikleri bu çabanın hiçbir karşılığı
yoktur. Allah onların bu girişimden bir sonuç alamayacaklarını
şöyle haber vermiştir:
Artık bugün sizden
herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.
Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan
dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi,
15)
Elbette inkarcıların bu çabalarının
sonuç vermemesinin önemli bir nedeni vardır. Allah
onları dünyada iken cehennem azabını hatırlatarak
uyarmıştır. Ve o gün hiçbir insanın bir diğerine yardım
edemeyeceği, onu kurtarmak için hiçbir şey vermeyeceği,
ayrıca verse bile bunun kabul edilmeyeceği konusunda
onları uyarmıştır. İnsanları bu konuda uyarmak için
Rabbimizin gönderdiği bir ayet şöyledir:
Ve hiç kimsenin,
hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği, hiç kimsenin
şefaatinin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidye
alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
(Bakara Suresi, 48)
Ama onlar kendilerine yapılan her
türlü uyarıya rağmen inkarda diretmiş ve bile bile
kendilerine böyle bir son hazırlamışlardır. O gün
kavrayacakları en büyük gerçeklerden biri kendi yaptıkları
dolayısıyla cehennemi hak ettikleri olacaktır.
Bunu anladıklarında hissettikleri
pişmanlık ise -Allah'ın dilemesi dışında- sonsuz hayatları
boyunca hiçbir zaman kurtulamayacakları bir azap olacaktır.
Çünkü artık çok önemli bir gerçekle yüzyüze gelmişlerdir.
Eğer hayatlarını boş amaçlar yerine kendilerini ve
herşeyi yaratan Rabbimizi razı etmeye adamış olsalar,
bugün cehennemin kapısında değil cennetin yanında
olacaklardır. Ama onlar doğru olanı yapmamışlardır
ve bu yüzden de hüsranla karşılaşmışlardır.
Onlar için Allah'ın bir ayette bildirdiği
gibi "kapıları kilitlenmiş bir
ateş" (Beled Suresi, 20) vardır. Yani cehennemin
kapısından içeri girdikten sonra artık bu kapı üzerlerine
kilitlenecektir. Ve bu kapının ardında Allah dilediği
sürece yaşayacakları, sonu belli olmayan ateş azabı
vardır. İnkarcılar için bu ateş azabından hiçbir zaman
kaçma ya da kurtulma imkanı olmayacaktır. Allah onların
atıldıkları bu ateşi "Hutame" olarak isimlendirmiştir.
Hümeze Suresi'ndeki ayetler şöyledir:
Hutame"nin ne olduğunu
sana bildiren nedir?
Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.
Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar.
O, onların üzerine kilitlenecektir;
(Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır)."
(Hümeze Suresi, 5-9)
İnkar Edenlerin
Cehennemde Karşılaşacakları Azap
İnkarcıların cehennemde yaşayacakları
pişmanlıktan söz etmeden önce, orada karşılaşacakları
azapları anlatmak faydalı olacaktır. Çünkü insan cehennemdeki
azap çeşitlerini öğrenmeden, orada yaşanacak pişmanlığın
boyutlarını da kavrayamayabilir.
İnkarcıların yaşadıkları pişmanlık
biraz önce de söz ettiğimiz gibi, henüz cehennemi
gördükleri anda başlar. Cehenneme girerken ve ardından
cehennemdeki azapları yaşarken de bu sonu gelmeyen
pişmanlık devam eder. Allah bu kişilerin cehenneme
girişlerinin ardından yaptıkları konuşmaları şöyle
haber vermiştir:
Rablerini inkar edenler
için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir
o. İçine atıldıkları zaman, kaynayıp-feveran ederken
onun korkunç homurtusunu işitirler. Öfkesinin-şiddetinden
neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine
atıldığında, bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı
gelmedi mi?" Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten
bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: "Allah
hiçbir şey indirmedi, siz yalnızca büyük bir sapmışlık
içindesiniz" dedik. Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık
ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin
halkı arasında olmayacaktık." Böylece kendi günahlarını
itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın
rahmetinden) uzaklık olsun. (Mülk Suresi, 6-11)
Allah'ın ayetlerde bildirdiği gibi,
inkar edenler cehenneme atıldıklarında ilk olarak
korkunç bir sesle karşılaşacaklardır. Allah Mülk Suresi'nin
7. ayetinde bu sesi "kaynayıp feveran eden ateşten
çıkan korkunç bir homurtu" olarak tarif etmiştir.
Kuşkusuz inkarcılar bu korkunç homurtuyu duyduklarında
tarif edilemeyecek bir sıkıntı ve korku yaşayacaklardır.
Allah bir başka ayetinde ise, ateşi, inkar edenler
için öfkesinden patlayıp parçalanacak şekilde yarattığını
bildirmiştir. (Mülk Suresi, Bu dehşet verici olaylara
şahit olan inkarcılar nasıl bir azapla karşı karşıya
olduklarını anlamanın verdiği çaresizliği yaşayacaklardır.
Ve yukarıdaki ayetlerde Rabbimizin bildirdiği gibi,
dünyada bunları akledememiş olmanın pişmanlığını dile
getiren konuşmalar yapacaklardır.
Böyle bir sıkıntı yaşamaları son
derece normaldir çünkü karşılaşacakları her azap birbirinden
dehşet verici ve can yakıcı olacaktır. Allah ayetlerinde
cehennemin kalınacak en kötü yer olduğunu bildirmiştir:
...Ne kötü barınaktır
o (Al-i İmran Suresi, 162)
...Ne kötü bir yataktır
o. (Nisa Suresi, 115)
...Onların barınma
yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeni ne kötüdür.
(Al-i İmran Suresi, 151)
(Ki bu) Cehennemdir.
Ona yaslanırlar. Ne kötü bir karar (yeridir) o. (İbrahim
Suresi, 29)
Cehennem ehli bu en kötü barınma
yerine büyük bir kalabalık halinde atılacaktır. Bir
ayette Allah "Artık onlar ve
azgınlar onun içine dökülüverilmiştir." (Şuara Suresi,
94) şeklinde bildirmiştir. Bu ifadeden dünyada
kendilerince mal, mülk, itibar sahibi olduklarını
düşünerek büyüklenenler de dahil tüm inkarcıların,
cehennem ateşine değersiz bir yığın halinde dökülecekleri
anlaşılmaktadır. Dünyada kibirlenmelerine karşılık
bugün küçük düşürülecek, horlanacak ve aşağılanacaklardır.
Orada hiçbir zaman değer görmeyecek
ve esirgenmeyeceklerdir. Öyle ki cehennemin odunu
olacak ve ateşin kaynağı olarak sonsuza dek acı içinde
yaşayacaklardır. Bu gerçeği haber veren ayetlerde
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Gerçekten siz de,
Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz,
siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)
...Ve onlar ateşin
yakıtıdırlar. (Al-i İmran Suresi, 10)
Allah'ın Kuran'da bildirdiği cehennem
azapları çok çeşitlidir. İnsanlardan bir çoğu orada
bir ayetin ifadesiyle "bütün zamanlar boyunca", yani
Allah takdir ettiği sürece, her an azapla içiçe bulunacaklardır.
Bu azap çeşitlerinden bazılarını şöyle sayabiliriz:
Furkan Suresi'nin 13. ayetinde Allah
inkarcıların ateşin sıkışık bir yerine elleri boyunlarına
bağlı olarak atılacaklarını haber vermiştir. Bilindiği
gibi dünyada insanlar dar bir yerde birkaç dakikadan
fazla kaldıklarında son derece rahatsız olur ve hemen
buradan çıkmak isterler. Kendilerini dört tarafı kapalı
dar bir alanda düşünmek bile istemezler. Ancak cehennemde
tarif edilen azap dünyadakiyle kıyaslanmayacak kadar
büyüktür. İnkarcılar orada hem dar ve sıkışık bir
yere atılacaklardır, hem de bulundukları yerde ateş
azabı olacaktır. Üstelik elleri boyunlarına bağlanmış
şekilde oldukları için değil ateşten kurtulmak, hareket
etme imkanı bile bulamayacaklardır. Elbette insan
böyle bir ortamı zihninde canlandırırken bile çok
şiddetli sıkıntı duyar ki bunu yaşamanın nasıl bir
acı vereceği açıktır.
Allah bir başka ayetinde inkarcıların
kapkara dumandan bir gölge içinde olacaklarını bildirmiştir.
(Vakıa Suresi, 43-44) Ancak gölge deyince genelde
insanlar serin, ferah bir yer algılarlar. Oysa cehennemde
var olduğu bildirilen bu gölge dünyada algıladıklarından
tamamen farklıdır. Allah bu gölgenin ne serinletici,
ne de ferahlatıcı olduğunu haber vermiştir.
Bir başka büyük azap şekli de cehennemdeki
insanların sonsuza kadar ölmemeleri olacaktır. Çünkü
ölüm onlar için bir kurtuluş ve azaptan kurtulmaları
için bir yoldur. Bu nedenle Allah onların ölmelerine
izin vermeyecektir. Rabbimizin ayetlerinde haber verdiği
gibi, onlara her yandan ölüm gelecektir ama hiçbir
zaman ölmeyeceklerdir. (İbrahim Suresi, 17) Dünyadayken
ölüm sebebi olabilecek her türlü olayla orada karşılaşacaklardır.
Bu olaylar sırasında hissedilen acıları, sıkıntıları,
korkuları son derece açık bir şuurla yaşayacaklardır.
Ama buna rağmen ölemeyecek ve yeni azap çeşitleri
ile Allah dilediği sürece sonsuz yaşamlarına devam
edeceklerdir.
Dünyada bir insan ciddi bir şekilde
yandığında kısa bir süre içinde ölür. Ateşe ancak
az bir süre dayanabilir. Eğer ölmez de yaralanırsa
bu sefer de yaraları belirli bir süre sonra iyileşir.
Ancak cehennemdeki ateş azabı dünyadakiyle kıyas edilemeyecek
kadar farklı olacaktır. Orada Allah'ı inkar eden insan
ateşe sokulacak ve derisi, yanıp döküldükçe, azabı
daha fazla tatması için yeni derilerle değiştirilecektir.
(Nisa Suresi, 56) Kısa bir süre yanıp acının yok olması
gibi bir durum söz konusu olmayacak, Allah dilediği
sürece devamlı ateşin yakmasının verdiği acıyı yaşayacaktır.
Bir başka cehennem azabı olarak inkarcıların
o gün ateşin üzerinde tutulup eritileceklerini Allah
haber vermiştir. (Zariyat Suresi, 13) Böyle bir durumun
nasıl büyük bir azap vereceğini dünyadayken kavramak
bir insan için mümkün dahi değildir. Dünya şartlarında
çok basit bir yaralanmanın ne derece şiddetli bir
acı verdiğini bilen insan için, Allah'ın bu azabı
çok ibret vericidir. Üstelik tüm bunlar olurken bir
yandan da;
Bukağılara vurulacaklardır.
(Hakka Suresi, 32)
Zincirlere ve demir
halkalara bağlanacaklardır. (İnsan Suresi, 4)
Demir kamçılarla
kamçılanacaklardır. (Hac Suresi, 21)
Vücutları, alınları,
sırtları, böğürleri ayrıca bir de ateşle dağlanacaktır.
(Tevbe Suresi, 35)
Başlarının üzerinden
kaynar sular dökülecektir. (Hac Suresi, 19)
Üzerlerinde ise katrandan
ve ateşten elbiseler olacaktır.(Hac Suresi, 19) (İbrahim
Suresi, 50)
Kendilerine ferahlık
verecek tek bir damla serinletici su dahi bulamayacaklardır.
O gün onlara verilecek olan tek içecek, kaynar su,
irin ve kandır. (Sad Suresi, 57) (Hakka Suresi, 36)
Yiyecekleri ise sadece zakkum ve
darı dikeni olacaktır. Allah zakkum ağacının inkar
edenlerin karınlarında nasıl azaba dönüşeceğini şöyle
bildirmiştir:
Doğrusu, o zakkum
ağacı;
Günahkar olanın yemeğidir.
Pota gibi; karınlarda
kaynar-durur;
Kaynar-suyun kaynaması
gibi.
Onu tutun da cehennemin
orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun
azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) Tad; çünkü
sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin
kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan Suresi, 43-50)
Allah onların orada yedikleri yemeğin
"boğazı tıkayıp kaldığını" bildirmiş, içecekleri irinli
suyu ise yutkunmaya çalışacaklarını ama boğazlarından
geçirmeyi başaramayacaklarını söylemiştir. Dünyada
iken insanın en iğrendiği ve ne kokusuna, ne de görüntüsüne
tahammül edemediği irin, orada sonsuza kadar cehennem
halkının yiyeceği olacaktır. Cehennem ehli bundan
büyük bir azap duyacak ama açlıklarından dolayı da
bunu yemek zorunda kalacaklardır. Buna rağmen yedikleri
de açlıklarını gidermeyecektir. Sonsuza kadar açlığın
acısını da aralıksız tadacaklardır. Allah yedikleri
darı dikeninin de onların açlıklarını gidermeyeceğini
şöyle bildirmiştir:
Onlar için (zehirli
olan) darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne
doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi,
6-7)
Cehennemde inkarcıların yaşayacakları
azaplarla ilgili Kuran'da Allah'ın bildirdiği başka
konular da vardır;
-Orada onlar için
"kemikleri çatırdatan inlemeler" vardır. (Enbiya Suresi,
100)
-Bütün zamanlar boyunca
orada kalacaklar (Nebe Suresi, 23)
ve onların azabı
hafifletilmeyecektir. (Al-i İmran Suresi, 88)
-Ateşten çıkmak isteyecekler
ama çıkamayacaklardır. (Maide Suresi, 37)
Tüm bu anlatılanlar inkar edenlere
tarif edilemeyecek kadar büyük bir azap ve pişmanlık
yaşatacaktır. Bu azaptan kurtulabilmek için canlarının
alınmasını isteyecekler ve bunun için de defalarca
yalvaracaklardır. Cehennemdeki insanların konuşmalarını
Allah Kuran'da şöyle haber vermektedir:
(Cehennem bekçisine:)
"Ey Malik (bekçi), Rabbin bizim işimizi bitirsin"
diye haykırdılar. O: "Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak
kimselersiniz" dedi. "Andolsun, size hakkı getirdik,
fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz."
(Zuhruf Suresi, 77-78)
Ancak Rabbimizin ayette de bildirdiği
gibi Allah dünyada iken hak dinden yüz çevirdikleri,
yapılan uyarıları dinlemedikleri için onların yalvarmalarına
icabet etmeyecek ve onları dilediği sürece sürekli
olarak azabın içinde tutacaktır.
İşte burada anlatılanlar dünyada
Allah'ı ve ahiret gününü inkar edenlerin, cennet ve
cehennem konusundaki uyarıları dinlemeyenlerin kesin
olarak yaşayacakları azaplardan bir kısmıdır. İnkarcıların
bu azapların yanında asla kurtulamayacakları büyük
bir azap daha vardır ki bu, kişinin aklından bir an
dahi uzaklaşmayacak olan pişmanlık hissidir. Bu his,
bir insanın görebileceği en korkunç yer olan cehennemde
yaşamak zorunda kalmanın verdiği sıkıntıyla katlanarak
artacaktır. Çünkü baştan beri belirttiğimiz gibi inkarcılar
cehennem azabını tattıkları her an, eğer dünyada doğru
olan yolu seçmiş olsalar bunların hiçbirini yaşamayacaklarını
hatırlayacaklardır. Ve bunun verdiği pişmanlıktan
kurtulmaları da mümkün değildir.
İnkarcıların
Cehennemde Yaşayacakları Pişmanlık
İnkar edenler cehennemdeki azabın
şiddetini yaşadıkça, dünya hayatında Allah'a iman
etmemiş oldukları için çok büyük bir pişmanlığa kapılacaklardır.
Ancak bu pişmanlık, onlara hiçbir şekilde telafi imkanı
sağlamayacaktır. Çünkü dünyada kendilerine yeterince
fırsat verilmiştir ama onlar bunu değerlendirememişlerdir.
Bunu anladıklarında, kendilerini Allah'tan uzaklaştıran,
ahireti unutturan ve dünyaya çeken her şeye ve herkese
lanet edecek ve onlara karşı büyük bir öfke duyacaklardır.
Allah bu kimselerin öfke dolu pişmanlıklarına şöyle
dikkat çeker:
Yüzlerinin ateşte
evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize,
keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl'e itaat etseydik."
Ve dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize
ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan
saptırmış oldular." "Rabbimiz, onlara azabtan iki
katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et." (Ahzab
Suresi, 66-68)
Sonunda Bize geldiği
zaman, der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu
(doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun
sen)." (Bu söylenmeleriniz,) Bugün size kesin olarak
bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta
da ortaksınız. (Zuhruf Suresi, 38-39)
Ayetlerde görüldüğü gibi, suçu, dünya
hayatında kendilerini saptıran kimselere yükleyerek
azaptan kurtulabileceklerini umarlar. Halbuki Allah
herkese doğruyu bulabileceği bir vicdan ve bunu uygulayabileceği
bir irade vermiştir. Herkese her iki alternatif de
anlatılmış ve herkese doğru olan da yanlış olan da
sunulmuştur. Ve her insan kendi tercihini kendi iradesiyle
bilerek ve isteyerek yapmıştır. Ayrıca Allah herkesin
kalbinde yaşadığı imanı ve inkarı da bilir. Bu nedenle
cehennem ehli arasında insanların inkar etmesine öncülük
edenler de, onlara uyanlar da hak ettikleri karşılığı
göreceklerdir. O gün kimse başkasının işlediği günahtan
sorumlu olmayacak ve kimse kimsenin günahını yüklenmeyecektir.
Bu insanlar, dünya hayatında birbirlerini
günaha çekerlerken belki de çoğu defa ahirette hesap
vereceklerini hatırlamış ama bunu önemsiz görmek istemişlerdir.
Birbirlerine "sen yap ben senin günahını yüklenirim"
demiş ve inkar etmeleri için birbirlerini teşvik etmişlerdir.
Şeytan da onlara birtakım süslü vaatlerde bulunarak
onları inkara yönlendirmiştir. Halbuki Allah
"� o Bize, 'yapayalnız tek başına' gelecektir." (Meryem
Suresi, 80) şeklinde buyurarak bu vaatlerin
inkarcılar için hiçbir faydası ve geçerliliği olmadığını
önceden bildirmiştir.
O gün inkar edenler tamamen yalnız
olduklarını açıkça göreceklerdir. Ve Allah'tan başka
kendileri için ne bir dost ne de bir veli bulamayacaklarını
da anlayacaklardır. Çünkü dünyada peşlerinden gittikleri,
kendilerine dost olarak gördükleri herkes cehennemde
onları terk edecek ve yüzüstü bırakacaktır. Aynı şekilde
Allah'ı unutarak veli edindikleri şeytan da kendilerine
ihanet edecek ve şöyle diyecektir:
İş hükme bağlanıp-bitince,
şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di
va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size
yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm
yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet
ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın.
Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak
değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı
da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab
vardır." (İbrahim Suresi, 22)
Dost olarak gördükleri herkesin kendilerine
böyle ihanet ettiğini ve kendilerini yüz üstü bıraktığını
görmek inkar edenlerin pişmanlığını daha da arttıran
bir neden olacaktır. Artık Allah'tan başka sığınacak
kimseleri olmadığını çok açık olarak anlamışlardır.
Ancak bunu anlamanın kendilerine hiçbir fayda sağlamadığını
görmek de onlara büyük bir sıkıntı verecektir. O gün
bir yandan birbirleriyle tartışırlarken, bir yandan
da dünyada yapıp ettikleri günahları itiraf ederler.
Bu durumu Allah ayetlerde şöyle haber vermektedir:
Orada birbirleriyle
çekişip tartışarak derler ki:
"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık
içindeymişiz,"
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle
eşit tutuyorduk.
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"
"Ne de candan-yakın bir dost."
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı
da iman edenlerden olabilseydik." (Şuara Suresi, 96-102)
Ayetlerde görüldüğü gibi, inkarcılar
büyük bir pişmanlıkla dünyaya geri dönebilmeyi, iman
eden insanlardan olup, ahiret hayatları için kendilerine
fayda sağlayacak hayırlı bir şeyler yapabilmeyi dilerler.
Ancak bu dilekleri kabul edilmez. Yıllarca peşinden
koştukları paranın, güzelliğin, itibarın, dünyada
elde etmeye çalıştıkları başka bir şeyin hiçbir anlamı
olmadığını görürler. Kuran'da onların bu pişmanlık
dolu ifadelerine Allah şöyle yer verir:
Kitabı sol eline
verilen ise; o da, der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."
"Hesabımı hiç bilmeseydim."
"Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi.
"Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."
"Güç ve kudretim yok olup gitti."
(Allah buyruk verir:) "Onu tutuklayın, hemen bağlayın."
"Sonra çılgın alevlerin içine atın."
"Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire
vurup gönderin."
"Çünkü, o, büyük olan Allah'a iman etmiyordu."
"Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."
"Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost
yoktur." (Hakka Suresi, 25-35)
O gün, cehennem de
getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak
(bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım
için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." (Fecr
Suresi, 23-24)
Tüm bunların yanında cennet halkının
sevincini ve mutluluğunu görmek de inkar edenlerin
yaşadıkları pişmanlığı artırır. Çünkü cennette yaşayan
insanlarla kendi yaşantıları arasındaki olağanüstü
büyük farklılığa şahit olurlar. Ahirette cennet ehli
ile cehennem ehli arasındaki büyük farka dikkat çekilmiştir.
Cehennem ehlinin görünümünü Allah
Kuran'da "gözleri 'korkudan
ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış"
(Kalem Suresi, 43) şeklinde ifade etmiştir.
Bir başka ayette ise yüzlerinin
"kararmış ekşimiş" (Kıyamet Suresi, 24) olduğunu
bildirmiştir. Buna karşılık cennetle müjdelenen müminlerin
yüzlerini şöyle tanımlamıştır:
O gün, öyle yüzler
vardır ki apaydınlıktır;
Güler ve sevinç içindedir. (Abese Suresi, 38-39)
İnkar edenler cehennemde kaynar su,
irin, kan, zehirli darı dikeni ve zakkum dışında hiçbir
yiyecek bulamayacaklarken, iman edenler cennette baldan,
sütten ırmaklarla, kadehler içerisindeki birbirinden
güzel içeceklerle, kesilip eksilmeyen, yüklü dalları
bükülmüş, meyveleri sarkmış meyve ağaçlarıyla ve nefislerinin
isteyeceği daha pek çok nimetle ödüllendirileceklerdir.
Bir ayette Allah cennet halkının yiyeceklerini şöyle
tanımlar:
Takva sahiplerine
va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan
sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler
için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan
ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her
türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç
(böyle mükafatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi
olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan'
kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (Muhammed
Suresi, 15)
Allah'ın ayette de belirtildiği gibi
böyle mükafatlandırılan kimseler ile inkar edenlerin
hem açlıklarını gidermeye yaramayan, hem de büyük
bir azaba dönüşen rızıkları kesinlikle bir değildir.
Onlar orada sonsuz defa yakılacak, sonsuz defa derileri
eritilip dökülerek yenileriyle değiştirilecek ve sonsuza
kadar bir parça serinlik ya da ferahlık bulabilmek
için yalvararak yardım isteyeceklerdir. Cennet halkının
gölgeliklerde, serinliklerde nimet içerisinde olduklarını
görecek ve onlara sahip olduklarından bir parça kendilerine
de vermeleri için yalvaracaklardır. Rabbimiz Kuran'da
onların bu haberini şöyle verir:
Ateş halkı cennet
halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın
size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu
Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır."
(Araf Suresi, 50)
Ama cehennemde pişmanlık içinde yaşayan
inkarcıların bu yardım istekleri asla karşılık görmeyecektir.
Allah, bunu haber verdiği ayette şöyle buyurmaktadır:
... Şüphesiz Biz
zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini
çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse,
katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile
yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü
bir destektir. (Kehf Suresi, 29)
Yine aynı şekilde cennet halkına
atlas ve ipekten elbiseler, sayısız ziynetler, altınlar,
gümüşler sunulurken, cehennem halkına katrandan ve
ateşten biçilen elbiseler giydirilecektir. Onlar zincirlere
vurulup, demir halkalarla bağlandıkları "cehennemden
yataklar"a yatırılıp üzerleri de "cehennemden örtüler"
ile örtülürken, müminler yüksek köşkler ve güzel konaklar
içerisindeki yükseklere kurulmuş ve "özenle işlenmiş
mücevher" tahtlarda, çarpıcı güzellikteki döşeklerde,
astarları ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde
ağırlanacaklardır.
Allah Kuran'da müminlerin diledikleri
her şeyi orada kendilerine vereceğini bildirmiştir.
Allah onların hoşnut bir yaşam içerisinde olduklarını,
mutlu ve huzurlu olduklarını ve sevinç içerisinde
ağırlandıklarını da şöyle bildirmiştir:
... Rableri katında
her diledikleri onlarındır... (Şura Suresi, 22)
Artık Allah, onları
böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı
bir aydınlık ve sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 11)
İnkarcılar da dünya hayatında eğer
Allah'ın emrine uyarak vicdanlı, samimi ve dürüst
bir tavır göstermiş olsalardı, bugün cehennem ateşi
içerisinde azap çekmiyor ve cennet halkı gibi nimetler
içerisinde yaşıyor olacaklardı. İşte bu nedenle inkar
edenler cennet halkını her düşündüklerinde bu pişmanlığı
kat kat artarak hissedeceklerdir. Allah, onların içerisinde
bulunduğu cehennem azabını ve bu pişmanlıklarını "sarsıcı
üzüntü" olarak tanımlamış ve bundan ne zaman kurtulmak
isteyecek olurlarsa, bir kez daha azaba döndürüleceklerini
bildirmiştir:
Ne zaman ordan, sarsıcı-üzüntüden
çıkmak isterlerse, oraya geri çevrilirler ve (onlara:)
"Yakıcı azabı tadın" (denir). (Hac Suresi, 22)
Çünkü cehennem artık geri dönüşü
olmayan ve pişmanlık hissinin bir fayda sağlamayacağı,
hatta hiçbir anlam ifade etmeyeceği bir yerdir. Melekler
daha ilk öldükleri anda inkarcılara Allah'ın dilemesi
dışında artık sonsuza kadar bir güzellikle karşılaşmayacaklarını
haber vermişlerdir:
Melekleri görecekleri
gün, suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün
(melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber)
Yasaktır, yasak." (Furkan Suresi, 22)
Bu nedenle inkar edenler ancak yok
olarak bu azaptan kurtulabileceklerine inanmışlardır.
Yok olmak için yalvaracaklardır ama bu istekleri kabul
edilmeyecektir. Çünkü onlara dünyada öğüt alabilecekleri
kadar bir ömür verilmişken onlar bile bile inkarı
tercih etmiş ve haktan yüz çevirmişlerdir. Bu nedenle
onlara Allah şunları söyleyecektir:
"Bugün bir yok oluşu
çağırmayın, bir çok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın."
(Furkan Suresi, 14)
"Girin ona; artık
ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için birdir.
Siz ancak, yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
(Tur Suresi, 16)
Allah Araf Suresi'nin 40. ayetinde,
onların halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye
kadar cehennemden kurtulamayacaklarını ve cennete
giremeyeceklerini bildirmiştir. Ayrıca Allah, inkarcıların
dünyada iken nasıl haktan yüz çevirip, ahiret gününü
ve Kendisine kavuşmayı unuttularsa o gün de onların
unutulacağını, yani Rabbimizden asla bir karşılık
alamayacaklarını, yardım görmeyeceklerini bildirmiştir:
(Allah da) Der ki:
"İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen
onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın."
(Taha Suresi, 126)
Denildi ki: "Bugününüzle
karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bugün unutuyoruz.
Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı
yoktur." (Casiye Suresi, 34)
Onlar, dinlerini
bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya
hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı
unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları'
gibi, Biz de bugün onları unutacağız." (A'raf Suresi,
51)
Yine de yalvaracak ve Allah'tan kendilerini
ateşten çıkarmasını dileyeceklerdir ama Allah onlara
şöyle cevap verecektir:
(Allah) Der ki: "Onun
içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." (Müminun Suresi,
108)
İşte inkar edenlerin alacakları karşılık,
hiçbir şekilde yardım görmemek ve cehennem azabı içerisinde
terk edilmek olacaktır. Allah onlara rahmet etmeyecek,
onları esirgemeyecek ve işledikleri günahları, hataları
bağışlamayacaktır. Oysa dünyada iken Allah'a sığınmış
olsalardı, O'nu kendilerine karşı sonsuz esirgeyen,
sonsuz bağışlayan ve sonsuz rahmet eden olarak bulacaklardı.
Ama cehennemi gördüklerinde hatırladıkları bu gerçekler
artık onlara hiçbir yarar sağlayamayacaktır.
Tüm bu anlatılanların ardından insanların,
Allah'ın kullarına karşı sonsuz seven ve sonsuz affedici
olduğunu şimdiden düşünüp, yalnızca O'nu dost ve vekil
edinmeleri gerekir. Zira cehennemin kapıları insanın
üzerine bir kere kilitlendi mi, artık Allah takdir
ettiği sürece açılmayacak ve şu an insanın elinde
olan fırsatlar bir daha kendisine geri verilmeyecektir.
Bu ebedi pişmanlıktan kurtulmanın yolunu ise Allah
Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Ancak tevbe edenler, ıslah edenler,
Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak
Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle
beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir.
Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah azabınızla
ne yapsın? Allah şükrün karşılığını verendir, bilendir.
(Nisa Suresi, 146-147)
|
|