MEDiNE DÖNEMi
Kureys bos durmuyordu.Sik sik toplanarak bu tehlikeden kurtulmak için
planlar yapiyorlardi. En son Ebu Cehil'in fikriyle her kabileden güçlü,
güvenilir, silahli bir genç seçilecek ve hep birlikte, ayni anda Muhammed
(sav) 'e saldirip O'nu öldüreceklerdi. Böylece Beni Hisam, bütün Kureys
kabileleri ile ugrasamayacak, Kureys de onlarin öne sürdügü diyeti
ödeyecekti.
Peygamber (sav), Ebu Bekir'in yanina giderek, Yesrib' e hicret etmeleri için
izin çiktigini ve birlikte gideceklerini söyledi. Sonra da Hz.Ali'yi kendi
yerine birakarak Yasin suresini okumakta iken disari çikti. Kapi önünde
bekleyen müsrikler, O'nu göremediler, yanlarindan geçip gitti. Sabaha
kadar beklediler, Peygamber (sav) yerine Ali'yi gördüler ve O'ndan bir iz
bulamayarak kabilelerine geri döndüler
Peygamber(sav) ile Ebu Bekir geride Ali'yi birakarak Medine'ye dogru
yola koyulmuslardi. Mekke'li müsrikler durumun sonradan farkina
varabildiler ve iki güzel insanin pesine köpekler gibi düstüler. En son bir
magaranin yanina geldiklerinde peslerindekiler iyice yaklasmisti.
"Üçüncüleri Allah olan iki kisi" magaranin içinde, adamlar magaranin
disindaydi. Adamlarin hepsi de kararli bir sekilde içeriye girmeye gerek
olmadigini, çünkü orada kimsenin bulunamayacagini söylediler. Daha sonra
geldikleri yoldan geri döndüler.Peygamber ve Ebu Bekir, kalkip
baktiklarinda gördüler ki, magaranin önünde, sabah orada olmayan bir
akasya agaci var ve tüm magara agzini bir örümcek ag örerek
kapatmisti.Yine girisin çukurunda bir güvercin yuva yapmis ve yumurtasi
üzerinde oturmaktaydi.
Amr onlari Yesrib'e kadar götürecek henüz müslüman olmamis, fakat
sözüne güvenilir bir rehber getirdi. Bu adam onlari Yesrib'e sadece gerçek
bir çöl adaminin bilebilecegi yollardan götürecekti.
Günlerce önce, Mekke'de Peygamber (sav)'nin kayboldugu ve onu bulana
100 deve ödül verilecegi haberi vahaya ulasmisti. Kuba'lilar her sabah
yanlarinda baskalarini da götürerek yola çikiyor ve O'nu ariyorlardi. Gelis
zamani gecikmisti. Nihayet o gün geldi. O'nun geldigini ilk gören bir yahudi
idi. Komsularindan nasil biri oldugunu ögrenmis ve onu hemen tanimisti.
Yahudi bagirarak onlarin geldigini söyledi. Bu çagriyi duyan kadin ve
erkekler evlerinden firladilar ve onu selamlamaya kostular. Iki gün sonra Ali
de onlara katilmisti. Karsilayanlar arasinda, Iranli bir ailenin genç yasta
hristiyan olmus oglu, Selman da bulunuyordu. O da bunca senedir
Peygamber (sav) 'i beklemisti.
Peygamber, vahâya 27 Eylül MS 622, Pazartesi günü ulasti. Medine'lilerin
Peygamber (sav) Kuba'ya geldigi için sabirsizlandiklari haberi geldi. Bu
yüzden Peygamber (sav) Kuba'da üç gün kaldi. Ve ayrilmadan önce
Islam'in ilk camisinin temeli atildi. Cuma sabahi Kuba'dan ayrildi; o ve
arkadaslari, onlari bekleyen Hazreç'li Beni Salim kabilesiyle namaz kilmak
için Ranuna ovasinda durdular. Bu, o zamandan itibaren yurdu olacak olan
ülkede ilk kilinan Cuma namaziydi. Namazdan sonra Peygamber (sav),
Ebu Bekir (ra) ve diger Kureysliler de develerine bindiler ve Medine'ye
dogru yola çiktilar. Hz. Peygamberi karsilamak için bütün halk yola
dökülmüstü. O'nu O'na yakisir bir sekilde coskuyla karsiladilar. Herkes
O'nu evinde misafir edebilmek için birbiriyle yarisiyordu:"Buraya buyur ey
Allah'in Resulü, çünkü biz sizleri koruma gücüne sahibiz." diyorlardi.
Peygamber (sav) se, devesinin çökecegi yerde kalacagini söyledi. Kesva
isimli deve, bos bir bahçeye çöktü. Peygamber orayi satin alarak, evlerini
oraya yaptilar. Hz. Peygamber de sahsen bu çalismaya katildilar. Ev
yapilana kadar da, Ebu Eyyub (ra) 'in evinde misafir oldu.
Peygamber (sav) yeni aldigi bahçeye, bir cami yapilmasini istedi ve cami
yapimina hemen baslandi. Bu arada Medine'li müslümanlara yardimcilar
anlamina gelen Ensar, Mekke'den gelen ve diger kabilelerden olan
müslümanlara da Muhacir denilmeye baslandi. O arada Medine'de yasayan
yahudiler ve müslümanlar arasinda, esit statülere sahip olacaklari bir
anlasma imzalandi. Fakat yahudiler için bu anlasma yalnizca polititk bir
anlam tasiyordu, ve Peygamber(sav) olduguna inanmiyorlardi.
Evs ve Hazreç arasinda Islamiyet hizla yayilmaya devam ediyordu ve
eskiden düsman olan bu iki kabile birlesmislerdi. Bunu çekemeyen
yahudiler, sesi güzel birini bularak, onlarin savastiklari zamandan kalma
siirlerini, Evs ve Hazreç kabilelerinin bir arada bulundugu bir toplulukta
okuttular.Evs'liler kendi siirlerini, Hazreçliler de kendi siirlerini alkisladilar.
Sonra birbirlerine hakaret ederek, "Silahlanin, Silahlanin." demeye
basladilar. Peygamber (sav), onlara hitaben:"Ey müslümanlar! Allah, Allah!
Cahiliye devrindeki gibi mi davranacaksiniz? Aranizda olmama, Allahin sizi
dogru yola ulastirip sereflendirmis olmasina ragmen hâlâ bunu mu
yapiyorsunuz?" dedi.Bunun üzerine aglayarak birbirleiryle kucaklastilar,
Peygamber (sav) ile birlikte Medine'ye gittiler.
Zamanla Islam'in tüm emirleri ortaya çikmisti. Namaz, oruç, zekat farz
kilinmis, helaller ve haramlar belirlenmisti. Fakat müslümanlarin namaza
nasil çagrilacagi konusu belli degildi. Sonra Abdullah Ibn Zeyd, bir rüya
gördü ve bu rüyayi Peygamber (sav) 'e anlatti:"Üstünde iki parça kumastan
yesil elbiseli bir adam yanimdan geçti, elinde bir nakus (çan) vardi. Ben 'Ey
Allah'in kulu!, o nakusu bana satarmisin?' dedim.Ne yapacagimi sordu.
'Onunla insanlari namaza çagiracagim.' dedim.'sana ondan daha güzel bir
yol göstereyim.' dedi.'Allahü Ekber demelisin.'Bunu dört defa
tekrarladi.Sonra da ikiser defa sehadet kelimelerini okudu." dedi.
Bunun üzerine Peygamber (sav) :"Bu gördügün hak bir rüyadir. Bunu sesi
güzel olan Bilal' e ögret." dedi. Bilal artik her sabah ezani büyük bir sevkle
okuyordu.
Caminin yapimi tamamlanmak üzere idi. Peygamber (sav) bu arada Aise
(ra) ile evlendi.
"Kendilerine zulmedilmesi dolayisiyla, onlara karsi savas açilma
(mü'minlere savasma) izni verildi. Süphesiz Allah, onlara yardim
etmeye güç yetirendir. Onlar, yalnizca: 'Rabbimiz Allah'tir'
demelerinden dolayi, haksiz yere yurtlarindan sürgün edilip
çikarildilar."(Hacc:39-40)
Bu vahiy, Peygamber (sav)'e Medine'ye ulastiktan kisa bir süre sonra indi.
Peygamber buradaki iznin emir anlaminda oldugunu biliyordu. Yahudilerle
yapilan anlasmada da, savas gerekleri belirlenmisti. Baslangiçta sadece
Kureyslilerin kervanlarina baskin yapilmakla yetinildi.
Müslümanlar,Kureys'le savas halindeydiler ve muhacirler bir Kureys
kervanini izliyorlardi. Su anda çok önemli bir karar asamasindaydilar.
Çünkü haram aylardan sonuncusu olan Receb'in son günüydü, fakat
saldirmazlarsa yarina kadar Mekke'ye ulasacaklar, böylece haram bölge ile
korunacaklardi. Bir müddet kararsizliktan sonra saldirmaya karar
verdiler.Ganimet Peygamber'e getirilince O, bunu kabul etmedi. Haram
aylarda savasmanin yasak oldugunu söyledi.Bunun üzerine su ayet nazil
oldu:
"Sana haram olan ay'i, onda savasmayi sorarlar. De ki: Onda
savasmak büyük (bir günahtir). Allah katinda ise, Allah'in yolundan
alikoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a (ziyaretçilerin
girmelerine) engel olmak ve halkini oradan çikarmak daha büyük (bir
günahtir). Fitne ise, katilden beterdir." (Bakara:217)
Peygamber (sav) bu ayeti söyle yorumladi:"Haram aylarda savasmak
yine haramdir, fakat bu durum istisnadir." O Saban ayinda önemli bir
ayet daha nazil oldu:
"Biz, senin yüzünü çok defa göge dogru, saga sola çevirip- durdugunu
görüyoruz. Simdi elbette seni hosnut olacagin kibleye çevirecegiz. Artik
yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursaniz
yüzünüzü onun yönüne çevirin."(Bakara:114)
Böylece kible tayin edilmis oldu.
Peygamber (sav), Muhacir ve Ensardan olusan 305 kisilik bir ordu
kurdu.(Bu arada kizi Rukiyye hasta oldugu için damadi Osman orduya
katilmamisti.) MS. 623 yilinin 17 Martinda (Hicretin 2. yili 17 Ramazan) da
iki ordu karsi karsiya geldi.Orduyu düzene soktu ve elinde bir okla hem
onlara moral verdi, hem de saflari düzene soktu. Kureysliler dokuz-on bin
kisi kadardilar.Kat kat fazla olmalarina ragmen Allah'in yardimi görüldü ve
melekler de mü'minlerin yaninda savastilar. Kafirler büyük bir hezimete
ugradilar ve hala sayica çok fazla olan sekiz yüz kisilik ordulari kaçmaktan
baska çikar yol bulamadilar. Savas sonunda alinan esirler de fidye
karsiliginda ailelerine geri verildiler. Savas Bedir Kuyulari'nin yaninda
yapildigi için bu ismi aldi.
Bu siralarda Peygamberimiz kizlari Rukiyye'yi kaybetmislerdi. Savastan bir
süre sonra Peygamberimizin en küçük kizlari ve o zaman yirmi yaslarinda
olan Hz. Fatima evlilik yasina gelmisti. Eshabda ona en uygun kisi Ali (ra)
'di ve Fatimayi istemesi hususunda onu tesvik ettiler. Yapilan sade bir
törenle evlendiler.
Yenilgiyi hazmedemeyen Mekkeli müsrikler bunun intikamini almak için
and içmislerdi. Muhakkak acisini çikaracaklardi.Bunun için üçbin kisilik bir
ordu ile medine'ye dogru yola çikti. Orduda Habisistan'li köle Vahsi de
bulunuyordu. Sahibi eger Hamza'yi öldürürse onu ödüllendirecegini
söylemisti. Bu konuda çok ustaydi. Bunu duyan Ebu Süfyan'in karisi
Hind'de Hamza'yi öldürdügünde ona ödül vermeyi vaad etti. Müslümanlar
onlarin bu düsüncelerini ögrenmekte gecikmediler ve her iki taraf da savas
hazirliklarina basladilar. Bu sirada Fatima Hasan adinda bir erkek çocugu
dogurmustu.
Savasin seyri, bir önceki Bedir Savasinda oldugu gibi müslümanlarin lehine
ilerliyordu. Peygamber (sav), okçularina her ne surette olursa olsun asla
yerlerinden arilmamalarini tembihlemisti. Bir ara öyle bir an gelmisti ki
müsrikler kaçacak delik aramaya ve savas meydanini terketmeye
basladilar. Okçular, ilk saflardaki arkadaslarinin ganimet kazanmak için
giristikleri çabayi görebiliyorlardi. Bundan dolayi okçular da savas alanina
girmek istediler. Liderleri Peygamber(sav)'in ne olursa olsun yerlerinden
ayrilmamalari gerektigine dair emrini hatirlatti. Fakat onlar dinlemediler.
"Savas bitti ve kâfirler kaçti" dediler.
O zamana kadar Mekke ordusunun süvarileri hiçbir ise yaramamislardi.
Fakat Halid o anda karsida tarafta neler oldugunu farketti ve hemen bütün
adamlarini okçularin bulundugu yere yöneltti. Bu andan itibaren savas
müsriklerin lehine döndü. Öyle bir noktaya gelindi ki, artik kaçan
kafirlerden bir kismi da gelip mü'minlere arkadan saldiriyorlardi. Savas
nârâlari birden bire degisti ve Kureyslilerin "Ey Hubel! Ey Uzza!" sesleri
alani doldurdu. Müslümanlar büyük kayip verdiler. Sag kalanlar da geri
çekiliyorlardi. Müslümanlar geriye çekildikçe kalabalik da tepeye dogru
yaklasiyordu. Fakat cansiperâne bir sekilde Peygamber (sav)'i korumaya
çalisiyorlardi.
Savasta Peygamberimizin amcasi Hz. Hamza (ra), Vahsi tarafindan sehit
edildi. Savastan sonra Vahsi meydana tekrar gelip Hz.Hamza'nin karnini
yarip karacigerini çikarmisti. Bunu Hind'e götürüp verdi. Karsiliginda da
Ganimetlerden Hind'e düsen payin tümünü aldi. Cigeri eline alan Hind, bir
parça isirip, çigneyerek yuttu. Sonra da cesedin yanina giderek cesedi
parçaladi. Diger kadinlari da bu sekilde yapmalari konusunda tesvik
etti.Savasta Peygamber (sav) de yaralandi. Bu savasin müslümanlara
biraktigi en önemli ders, her ne sekilde olursa olsun emirlere itaâtsizligin
kazanilmak üzere olan bir savasi kaybettirecegi gerçegidir.
Hayber'e yerlesen Beni Nadir yahudileri, kaybettikleri topraklari tekrar
kazanmaya kararliydilar. Ümitleri, Kureys'in Peygamber (sav) üzerine
düzenleyecegi son ve büyük saldirida yogunlasiyordu. Islam'in besinci yilinin
sonlarina dogru -MS 627'nin baslari- bu hazirliklar, Huyay ve Hayber'deki
diger birkaç yahudi liderinin Mekke'yi ziyaret etmesiyle karara baglandi.
Ebu Süfyan'a "Muhammed'i ortadan kaldirmada seninleyiz" dediler.
Anlasan taraflar plan hazirlamaya koyuldular. Yahudiler, Medine'den
hoslanmayan tüm Necd kabilelerini ayaklandirma görevini üzerlerine
almislardi.Beni Gatafan da onlaar katilacakti.
Kureys ve müttefikleri toplam dört bin kisiyi buluyordu. Müslümanlar
Uhud'da üç bin kisiydiler, simdi ise sayilari on bini bulmustu. Planlarina
uygun yola çiktilar. Peygamber (sav) durumu haber aldiginda hazirlanmak
için sadece bir haftasi kalmisti. Istisare toplantisi yapip nasil bir strateji
izleyeceklerine karar verdiler. Toplantida Selman-i Farisi'nin önerisi kabul
edilmisti. Selman önerisini söyle dile getirmisti: "Ey Allah'in Rasulü, biz
Iran'dayken atlilarin saldirisindan korktugumuzda etrafimiza hendek
kazardik. Simdi de etrafimiza hendek kazalim." Herkes Uhud'daki stratejiyi
tekrarlamak istemedigi için Selman'in önerisini kabul etti. Hendegin yapimi
toplam alti gün sürmüstü.kazilan hendeklerin derinlik ve genisliklerini
Selman biliyordu.yahudiler de anlasmanin bozulmamasi taraftari olduklari
için, kazma kürek ve çapalarini ödünç verdiler. Savas basladiginda
müslümanlar soguk ve nemli bir hava ve kitlikla karsi karsiya gelip daha
önce hiç düsünmedikleri kadar büyük bir zayifliga kapildilar.
Hendegin bitmesine az bir zaman kala Kureys ordusu yaklasmisti. Kadinlar
ve çocuklar, kalelere yerlestirilmisti. Mü'minler de sehrin disinda kamp
kurdular.
Ebu Süfyan müsrik ordusunun basindaydi.Düsman da sehir disinda kamp
kurmustu, cesaretleri artti.Bu bir meydan muharebesi olacakti. Kendi
sayilari çok fazla oldugu için onlari rahatlikla yenebilirlerdi. Fakat biraz
daha yaklastiklarinda genis ve derin hendegi görünce sasirdilar. Karsiya
geçmeleri imkansizdi. bu yüzden karsilikli ok yagmuru basladi.
Müslümanlarin komsusu, anlasmali olduklari Beni Kurayza yahudileri onlar
yardim etmisti. Müsrikler simdi onlarida kendi taraflarina geçmeleri için ikna
etmeye karar verdiler. Onlarla görüsmeye giden Beni Kurayza Huyay'dan
oldum olasi korkardi. Yaptigi konusmayla Sefleri Ka'b Ibn Esed'i ikna etti.
O da anlasma metnini yirtti. Onlar, Kureys'in zaferinden emindiler ve
müslümanlara savas açtilar. Savas hala karsilikli ok atislariyla devam
ediyordu. Günler süren kusatmadan sonra hendegin endar yerindeki
korumalar nöbetlerden yorgun sekildeydiler. Müsrikler bundan
yararlanmak istediler. Üç kisi birikte atlarini sürdüler, tam o sirada Hz. Ali
orayi korumak için geldi ve onlardan Amr'i öldürdü.Müsrikler de hendegin
asilabilecegini anlayip bazi noktalara asker yigdilar.
"Ey iman edenler, Allah'in sizin üzerinizdeki nimetini hatirlayin. Hani size
ordular yönelip gelmisti, böylece biz de onlarin üzerine, bir rüzgar ve sizin
görmediginiz ordular göndermistik." ayetinin müjdesiyle savas Bedir gibi
müslümanlarin zaferiyle sonuçlandi.
Sonra ayni 3000 kisilik Islam ordusu Analsmayi bozmus olan Beni Kurayza
yahudilerine giderek kalelerini kusatti.
Müslümanlar Mekke'ye girmek ve Kabe'yi ziyaret etmek istiyorlar, buna
karsilik Kureysliler bu istegin gerçeklesmesine engel olmaya çalisiyorlardi.
Kureysliler Süheyl'i ve yaninda birkaç kisiyi bir anlasma imzalamak üzere
gönderdiler. Peygamber (sav)'le tartistilar. Sahabe disaridan onlarin sesinin
yükselip alçalmasini dinleyerek, anlasip anlasmadiklarini anlamaya
çalisiyordu. Sonunda bir anlasmaya vardilar. Kureysliler anlasma metnine
besmele ve "Allah'in Rasulü" ibaresini koydurmadilar. Anlasma metni söyle
devam etti:
"Onlar on yil boyunca savas yükünü kaldirdilar. Bu süre içinde insanlar
güvenlikte olacak ve birbirlerine saldirmayacaklar. Su sartla ki, velisinin izni
olmadan Kureys'ten Muhammed (sav)'e gelen kisiyi, Muhammed (sav) geri
gönderecek; fakat Muhammed (sav)'le birlikte olanlardan biri Kureys'e
siginirsa o geri gönderilmeyecek. Ihanet ve kaçamak yapilmayacak. Kim
Muhammed'in tarafina geçmek isterse geçebilir, kim de Kureys'in tarafina
geçmek isterse geçebilir." Her iki taraf da anlasmayi karsilikli olarak kabul
ettiklerini beyan ettikten sonra, iki kabilenin reisi de imzaladi. Antlasma su
cümlelerle bitiyordu: "Sen, Muhammed, bu yil bizden ayrikacaksin ve biz
orada bulundugumuz sürece Mekke'ye girmeyeceksin. Fakat gelecek yil
biz Mekke'den çikacagiz ve sen arkadaslarinla gireceksin. Orada üç gün
kalacaksiniz, yolcu silahlarindan baska silah tasimayacaksiniz ve kiliçlariniz
kininda olacak."
Anlasma müslümanlarin aleyhine görünüyordu. Bu durum müslümanlar
arasinda sikintiya neden oldu. Fakat Peygamber (sav), sabretmeleri
gerektigini ve kendilerine apaçik bir zaferin vadedildigini müjdeleyerek
kalblerini teskin etti.
Hayber, yahudilerin yasadigi ve Islâmiyet için büyük bir tehlike teskil eden
bir sehir idi.Çünkü liderleri Gatafan sürekli Kureyslileri onlara karsi
kiskirtiyordu ve Medine'ye düsmandi.Bu yönde bir girisimde bulunulmasi
gerekliydi. Çünkü Bir süre önce gelen bir vahiydeki yakin ve ganimetleri
bol zaferin Hayber'in fethi anlamina geldigine emindi.Böyle bir fetihde,
bedevilere görev verilmemeliydi, çünkü vahiy onlarin maddi kaygilarla
sefere katildigini söylüyordu.Bu da müslümanlarin nisbeten daha az olmasi
demekti.
Bu olay duyuldugunda kimse inanamadi. Hayber'in asilmaz bir kale
oldugunu herkes biliyordu.Hayber de buna inanmadi ve müttefiklerine
haber vermedi.Ancak haber gelince sefleri Kinane Gatafan'a giderek
dörtbin kisilik asker yardimi aldi.Böylece onbin kisi
oluyorlardi.Müslümanlar ise sadece altiyüz kisiydi.
Bu sirada, Medine halki çok fakirdi. Ve birçogunun ailelerine birakacak bir
seyi yoktu. Peygamber onlara: "Siz gerçekten fakirsiniz. Fakat nefsimi
kudret elinde tutana yemin olsun ki, bir müddet daha yasarsaniz bolluk
içinde yasayip ailelerinizi de bolluk içinde yasatacaksiniz.Bir yigin dirhem
ve paraya sahip olacaksiniz ve bu sizin için hiç de iyi olmayacak."dedi.
Seferde iken orduyu durdurup güzel sesli Ibn el-Ekva (ra)'ya sarkilar
söylettirdi ve kederli bir hava olustu .Sarki sonunda Peygamber ona:"Allah
sana rahmet eylesin."dedi. Bu, onun sehit olacagi anlamina geliyordu.
Sehre gece karanliginda ve çok sessizce yaklasmislardi. Sabah namazini da
sessizce kildilar. Günes yükseldiginde karsilarinda sessiz bir orduyla
karsilasan Hayber halki çok saskindi. "Muhammed ve ordusu" diyerek
sehre kaçistilar. Hz. Muhammed (sav), Allahû Ekber dedi ve zafer dolu bir
sesle "Hayber harab oldu." sözlerini ekledi. Daha sonra Allah'in anlari
cezalandirtacagini haber veren bir ayet okudu.
Hayber'liler surlarinin saglamligina güveniyorlardi. Oysa en zayif noktalari,
birlikten yoksun olmalariydi. Karsilarindaki, küçük ama birlik içindeki
orduyla savasmak onlar için bir sanssizlikti.
Müslümanlar, ilk gün küçük bir grupla en yakin kaleye saldirdilar. Bu bir
taktik idi. Yaralananlar için de kampin gerisinde bulunan kadinlar görev
aliyorlardi. Sabirla hareket ediyorlardi. Fakat alti gün boyunca bir degisiklik
olmamisti. Son gece bir casusu yakalamislar ve o da (ailesine ve mallarina
dokunulmamasi karsiliginda) kaleler hakkinda bilgi vermisti. Ilk önce en az
korunan ve güçlü bir savas aletine sahip bir kaley saldirmalarini önerdi.
Ertesi gün müslümanlar kaleyi ele geçirdiler. Kendi savas aletlerini buraya
çikardilar. Böylece diger zayif kaleleri teker teker düsürdüler."
"Beni Gatafan nerede?" sorusu Hayber'de sikça sorulan bir
soruydu.Gatfanlilar gerçekten yola çikmislardi.Bir günlük yol bitince,
nerden geldigini anlayamadiklari: "Halkiniz! Halkiniz! Halkiniz!" seklindeki
sesi üç kez arka arkaya duydular.Ailelerinin tehlikede olduklarini
düsünerek, geri döndüler. Herseyin yerli yerinde oldugunu gördüler. Bir
bakima, Düsmanin yenilmesinde paylari olamayacak kadar geç kaldiklarini
düsünerek ikinci kez yola çikmayi göze alamadilar.
Hayber'deki en güçlü kalelerden biri Zübeyr Hisari denilen kaleydi. Diger
kalelerden kaçanlarin çogu bu kaleye siginmislardi. Kale üç gün kusatma
altinda tutuldu. Günün sonunda diger kalelerden gelen bir yahudi, onlara
kaleyi sonsuza dek koruyacak kaynak bulundugunu, eger kendisi ve ailesi
garanti altina alinirsa bu sirri onlara açiklamayi teklif etti. Bu sir kalenin
altindan su geçiyor olmasiydi. Müslümanlar bu kaynagi engelleyerek onlari
susuz biraktilar. Siddetli bir çarpismadan sonra kaleyi aldilar.
Son kale Kâmus kalmisti. Bu kale, güçlü ve zengin Kinane ailesine aitti.
Yardim gelmemesi en çok onlari hayal kirikligina ugratmisti. Ondört gün
direndiler. Sonra Peygamber'in Kinane'le konusma istegi üzerine
görüsmeye karar verildi. Görüsmeler sonucunda, yahudilerin Hayber'i ve
tüm mallarini müslümanlara birakip gitmeleri sartiyla onlara ve ailelerine
birsey yapilmamasina ve esir alinmamasina karar verildi. Fakat kisa bir süre
sonra hem müslümanlar hem de yahudiler mallarin büyük kisminin gizlenmis
oldugunu farkettiler. Medine'den getirilen o meshur Beni Nadir serveti
nerdeydi ? Peygamber (sav) bunu Kinane'ye sordu. O da mallarinin çogunu
sattiklarini ve mallarinin azaldigini söyledi. Yahudiler onun yalan söyledigini
biliyorlardi. Bir Peygamber karsisinda olduklarina artik inanmislardi ve
onun yalan söylediginin anlasilacagindan korkuyorlardi. Kinane'nin en
sevdigi adamlari ona hiçbirsey gizlememesi için yalvardilar. O ise onlari
tersledi. Ertesi gün hazinenin varligi ortaya çikmisti. Kinane ve ona yardim
eden kuzeni ölüm cezasina çarptirildilar. Ailesi de esir alindi.
Bundan sonra diger iki kale kendiliklerinden teslim oldular. Hayber
yahudileri toplanip bir karara vardilar. Çiftçilikten iyi anladiklarini söyleyip
hasat parasinin yarisini vergi olarak verip Hayber'de kalmak isteyeceklerdi.
Peygamber bunu kabul etti. O sirada müslümanlarin Kuzydogudaki zengin
vaha olan Fedek'e sefer düzenleyecekleri söylentisi çikti. Fedek yahudileri
Hayber'e uygulanan sartlarla teslim olmak istedikleri haberini gönderdiler.
Böylece Fedek de, savas ypilmadan kazanilmis oldu.
Hudeybiye anlasmasina ragmen, Bekr kabilesinden bir grup, Huza'a
kabilesi ile aralarinda varolan kan davasini sürdürüyorlardi. Huza'a
kabilesinin Beni Ka'b kolu, derhal Medine'ye giderek Peygamber'den
yardim istediler. Mekke anlasmayi bozmustu.
Bu defa da korktuklari için Ebû Süfyan'i elçi olarak, Peygamber'e
gönderdiler.Ebu Süfyan'in kizi Ümmü Habibe Peygamber'in
hanimiydi.Önce onun evine gitti. Fakat kizi ona iltifat etmedi. Sahabilere
gitti. Onlar da ancak Peygamber'in izin verdigi ölçüde onu himaye
edebileceklerini söylediler. Ebu Süfyan en son olarak akrabasi olan
Hz.Ali'nin yanina gitti.O da:"Yaziklar olsun sana Ebu Süfyan. Allah'in
Resûlü senin teklifini geri çevirmeye karar verdi. Hiç kimse onun aleyhinde
oldugu bir konu hakkinda olumlu bir ricada bulunamaz." dedi.
Ebu Süfyan son olarak Mescid'e giderek yüksek sesle "Ben insanlara tek
tek himaye veriyorum.Muhammed'in de beni onaylayacagini umuyorum."
dedi. Peygamber (sav):"Bu senin düsüncen." dedi ve sefer hazirliklarina
baslanmasini emretti. Ebu Süfyan üzüntüyle Mekke'ye geri
döndü.Tehlikenin yakinligini gören Kureys, Ebu Süfyan'i tekrar gönderdi.
Tekrar gittigi zaman onlar Mekkeye yaklasmislardi. Ebu Süfayn anlasmayi
yenilemelerini istedi. Peygamber de anlasmayi bozanin onlar oldugunu
söyledi ve onun müslüman olmasini istedi.O da müslüman oldu ve kandi
evine siginanlarin güvenligi konusunda garanti alarak Mekke'ye geri döndü.
Ebu Süfyan, Mekke'ye ulasinca herkesin onun evine gelmesini, ancak bu
sekilde güvencede olacaklarini anlatti. Onlar:"Allah seni kahretsin. Senin
evin bizi alir mi?" dediler. Kalabalik dagilarak kimi kendi evine kimi
Mescid'e girdi. Ordu sehirden fazla uzak olmayan Zu Tuva'da kamp kurdu.
Bir sene önce umre için 3 günlük izin almis ve hiç kimseyle
karsilasmamislardi. Simdi de o zamanki gibi bombostu. Ama artik süre
sinirlamasi yoktu.
Peygamber (sav) orduyu düzenledi. Sonra sehre girdi. Kureys'ten sadece
Birkaç kisi ( Ikrime, Safvan ve Süheyl), Kureys'ten ve müttefikleri Bekr
ve Huday kabilelerinden küçük bir grup asker toplamislardi.
Dövüsmeye kararliydilar. Müslümanlarin ilk grubu olan Halid'in sehre
girmek üzere yaklastigini görünce onlara saldirdilar. Fakat Halid'le
basedemeyeceklerini anlayarak kaçtilar.
Peygamber geçitten sehre girerken çatisma çoktan sona ermisti. Sehirde
ilerlerken yanindakilere:" Hiç bir eve girmeyecegim." dedi. Amcasinin kizi
Ümmü Hani'nin evine giderek, gusül abdesti aldi ve sekiz rekat namaz
kildi.Bir saat kadar da dinlendi. Sonra kilicini kusanarak Hz.Ebu Bekir ile
birlikte Mescid'e gittiler. Kabe'nin güney-dogu kösesindeki Hacerü'l
Esved'e dokundu. Yanindakiler tekbir getirmeye basladilar. Allahu Ekber
sesleri, Kâbe ve tüm Mekke'de yankilaniyordu. Sonra Kâbe'yi tavaf etti.
Putlara yönelerek su ayeti okudu: "Hak geldi, batil yok oldu. Kusku yok,
batil yok olucudur."(Isra:81)
Sonra putlarin hepsini yüz üstü düsürdü ve Kâbe'nin anahtarini Abdu'd Dar
kabilesinden Osman'a verdi. Kâbe'nin önündeyken :"Vadinde duran,
kuluna yardim eden ve kabileleri bir araya getiren Allah'a hamdolsun."
dedi. Oradan çikip Safa tepesine çekildi.Orada daha önce kendisine
düsman olup, simdi biat etmek isteyen kadinli erkekli bir grupla karsilasti.
Yüzlerce kisi vardi.
HUNEYN SAVASI VE TAIF KUSATMASI
Peygamber'in (sav), Mekke üzerine yaptigi son ve kesin harekete ragmen
Havazin'liler kuvvetlerini artirmayi durdurmadilar. O'nun Mekke'yi fethetme
ve tüm putlari kirma haberi de onlarin düsüncelerini degistirmeye
yetmemisti. Kendi tanriçalari Lat ve bir esi olan Uzza'nin kirilmasi onlari
alarma geçirmisti. Mekke'nin fethinden üç hafta sonra yaklasik yirmibin
kisilik bir ordu topladilar
Peygamber (sav), Mekke'nin basina güvendigi bir adami birakarak,
Kuureysli ikibin kisinin de katilmasiyla kalabaliklasan ordusuyla birlikte yola
çikti. Kureyslilerin çogu Peygamber'e biat etmelerine ragmen, bir kismi hâlâ
biat etmemisti. Onlar da Mekke'yi Havazinlilere karsi korumak için
katilmislardi. Henüz müslüman olmamis Safvan'in verdigi 100 zirh ve silah
bir o kadar da deve ile birlikte sefere devam ettiler.
Onlara karsi hazirlanan Havazin kabileleri Sakîf, Nasr, Cüsem ve Sa'd Ibn
Bekr idi. Bu topluluga genç olmasina ragmen, gücü ve yöneticiligiyle ün
yapan otuz yaslarinda olan Nasr'li Malik kumanda ediyordu. Malik, karsi
çikilmasina ragmen kadin ve çocuklarin da ordunun arkasindan getirilmesini
emretmisti. Böylelikle askerler daha gayretle çarpisacaklardi.
Malik, Mekke ordusu hakkinda bilgi almak için iç gözcü göndermisti.
Fakat üçü de çok kisa süre sonra korkudan dizleri titreyerek ve
konusamayacak kadar dehset içinde geri döndüler. Bir tanesi:"Ala atlar
üzerinde beyaz adamlar gördük. Ve bir anda gördügünüz hale geldik."dedi.
Bir digeri: "Bunlar dünya insanlari degil, sema insanlari. Tavsiyemize uyun
ve geri çekilin. Çünkü adamlariniz bizim gördüklerimizi görürlerse bizim gibi
olurlar."dedi. Malik:"Utanin. Siz buradaki en korkak kisilersiniz." diyerek
ordunun onlari görüp etkilenmemeleri için uzak bi yere yerlestirilmelerini
emretti. Malik, kendisine yapilan tavsiyeleri dinlemeyerek, karanlikta,
düsman yolu üzerindeki, Huneyn vadisine dogru ilerleme emri verdi.
Ordunun bir kismini düsmanlarin rahatça gözlenebilecegi vadi yataklarina,
geri kalanlari da vadinin tepesindeki yolun üstüne yerlestirdi.
Peygamber (sav) o gece vadinin ucuna yakin yerde kamp kurdu.Sabah
namazini kildaiktan sonra admlarina, sabirli olurlarsa davayi kazanacaklari
müjdeleyerek yola çikma emri verdi. Hava o gün çok puslu oldugu için vadi
yatagi hala karanlikti. Ordu vadiye dogru ilerlemeye devam ederken,
Malik'in birden emir vermesiyle Havazin'li süvariler birden ve vahsice
müslümanlara saldirdilar. Arkalarindaki grup da hizla geri çekilmeye
basladi. Peygamber, Ebû Bekir ve yanindakiler ise güvenli bir yere
sigindilar. Peygamber yüz kadar kisiyi yanina toparlayarak, onlari geçide
dagitti. Bu sekilde birden bire düsman saldirisini kontrol altina aldilar.
Düsman yeni bir saldiriya hazirlaniyordu. Peygamber (sav): "Allah'im,
senden va'dini yerine getirmeni istiyorum."diye dua etti. Daha sonra da bir
avuç çakil tasini düsmanin yüzüne dogru firlatti. Ve görünürde hiç bir neden
olmamasina ragmen savasin akisi degisti. Simdi, mü'minlerin biraz önce
yasadiklari yenilgiyi düsman yasiyordu. Düsman büyük bir bozguna
ugramisti. Malik önceleri cesurca dögüstü, sonra sakifilerle birlikte surlarla
çevrili Taif'e çekildi.
Savas sonucunda, arka saflardaki kadin ve çocuklar esir alindi. Ganimetler
ve esirler Ci'râne Vadisine gönderildi. Esirler arasinda Peygammber'in süt
kizkardesi Seyma da bulunuyordu. Müslüman olarak kabilesine geri döndü.
Peygamber de ordusuyla Taif'e dogru yola çikti. 20 gün kadar süren
kusatmadan sonra, birkaç kisinin müslüman olmasindan baska birsey elde
edememislerdi. Bunun üzerine Peygamber (sav), kusatmanin kaldirilmasi
emrini verdi."Allahim, sen Sakiflilere hidayet ver." diye dua etti.
Peygamber, Medine'de iken Ramazan ayi ortalarinda on gün kadar
Mescid'de itikaf etmeyi adet haline getirmisti. O sene ise yirmi günü itikafta
geçirdi. Hicretin onbirinci senesiydi.O sene Cebrail geldiginde
Peygamberimize, Kur'an-i Kerim'i bastan sona iki defa okudu.Halbuki
önceleri bir defa okurdu.Cebrail Nasr sûresini okuduktan sonra:"Ya
Cebrail, ölümümün yaklastigini hissediyorum."dedi.
O sene hacca peygamberin öncülük edecegi duyuruldu.Bu yüzden her
yerden insanlar, Peygamberimizle hac yapabilmek için akin akin gelmeye
basladilar.Bu Hac, yüzyillardir yapilan haclara benzemeyecek, hacilarin
tümü tek Allah'a inanan kimselerden olusacak ve hiçbir putperest Kutsal
Ev'i kirletemeyecekti.Ayin sonuna dogru peygamber, otuzbin kadin ve
erkegin basinda Medine'den yola çikti. Ayrilisinin onuncu gününde Vadi'ye
inmeye basladilar.Peygamber Kâbe'yi gördügünde sag elini yukari dogru
açip dua etti:"Allah'im bu evin insanlardan gördügü saygi, lütuf, baglilik ve
rahmeti artir."Mescide girdi, tavaf ettikten sonra Ibrahim makaminda namaz
kildi.Sonra Safa ve Merve arasinda yedi defa gidip geldi.Yanindakiler her
gittigi yerde okudugu dualari ezberlemeye çalisiyorlardi. Peygamber (sav)
tüm kabilelere, Veda Hutbesi'ni verdi.
Ey insanlar !
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birlesemeyecegim.
Ashabim!
Bugünleriniz nasil mukaddes bir gün ise, bu aylariniz nasil mukaddes bir ay ise, bu sehriniz (Mekke) nasil mübarek bir sehir ise, canlariniz, mallariniz, namuslariniz da öyle mukaddestir; her türlü tecavüzden korunmustur.
Ey Ashabim !
Yarin Rabbinize kavusacaksiniz ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksiniz. Sakin benden sonra eski sapikliklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayiniz! Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunupta isitenden daha iyi anlayarak, muhafaza etmis olur.
Ashabim !
Cahiliyet devrinde güdülen kan davalari da tamamen kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi Abdulmuttalib'in torunu Rebia'nin kan davasidir.
Ey Ashabim!
Bugün seytan sizin su topraklarinizda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak gücünü ebedi surette kaybetmistir. Fakat siz; bu kaldirdigim seyler disinda, kücük gördügünüz islerde ona uyarsaniz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakininiz!
Ey insanlar !
Kadinlarin haklarini gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanizi tavsiye ederim. Siz kadinlari, Allah emaneti olarak aldiniz; onlarin namuslarini ve iffetlerini Allah adina söz vererek helal edindiniz. Sizin kadinlar üzerinde hakkiniz, onlarin da sizin üzerinizde haklari vardir. Sizin kadinlar üzerindeki hakkiniz, onlarin aile yuvasini, sizin hoslanmadiginiz
hiçbir kimseye çignetmemeleridir. Eger razi olmadiginiz herhangi bir kimseyi aile yuvaniza alirlarsa, onlari hafifce dövüp, sakindirabilirsiniz. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki haklari mesru bir sekilde, hertürlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.
Ey Mu'minler !
Size bir emanet birakiyorum ki, ona siki sarildikça yolunuzu hiç sasirmazsiniz. O emanet Allah kitabi Kur'an'dir.
Ey Mu'minler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman müslümanin kardesidir; böylece bütün
müslümanlar kardestir. Din kardesinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz baskasina helal degildir. Meger ki, gönül hoslugu ile kendisi vermis olsun.
Ey Ashabim !
Kendinize de zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakki vardir.
Ey Insanlar !
Cenab-i Hak her hak sahibine, hakkini (Kur'an'da) vermistir. Varise vasiyet etmege lüzum yoktur. Çocuk kimin döseginde dogmussa, ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardir. Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan nankör, Allah'in gazabina, meleklerin lanetine ve bütün müslümanlarin ilencine ugrasin. Cenab-i Hak, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet ve sahadetlerini kabul eder.
Ey Ashabim !
Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir; hepiniz Adem'in çocuklarisiniz, Adem ise topraktandir.
Allah yaninda en kiymetli olaniniz, ona en çok saygi göstereninizdir. Arabin Arab olmayana
takva ölçüsünden baska bir üstünlügü yoktur.
Ey Ashabim!
Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? "Allah'in elçiligini ifa ettin, vazifeni yerine
getirdin, bize vasiyet ve ögütte bulundun diye sahadet ederiz!"
(bunun üzerine Resul-i Ekrem, mübarek sahadet parmagini göge dogru kaldirarak, sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek söyle buyurdu:)
Sahit ol ya Rab! Sahit ol ya Rab! Sahit ol ya Rab!
Peygamber hacdan döndükten sonra, çesitli karisikliklar yasanmaya
baslamisti. Bir yil önce müslüman olmus Yemameli, Beni Hanife
kabilesinden; Müseyleme adli bir kisi çikmis, kendisinin peygamber
oldugunu iddia ediyordu. Bir süre sonra, Müseyleme'nin kabilesinden iki
kisi Peygamberimize gelerek: "Allah'in Resûlü Müseyleme' den Allah'in
Resûlü Muhammed'e selâm üzerine olsun! Otoriteyi seninle paylasma
görevi bana verildi. Dünyanin yarisi bizim diger yarizsi da günahkâr
olmalarina ragmen Kureyslilerin." seklinde yazili mektubu getirdi.
Peygamberimiz onlara bu konuda ne düsündüklerini sordu. Onlar da ayni
fikirde olduklarini söyleyince Resûl:"Vallahi, Eger elçiler öldürülmez diye bir
kural olmasaydi, sizin basinizi keserdim." Sonra Müsyleme'ye hitaben bir
mektup yazarak elçilerle gönderdi:" Allah'in Resûlü Muhammed'den,
yalanci peygamber Müsyleme'ye. Selâm, dogru yolda olanlarin üstüne
olsun. Gerçekte yeryüzü Allah'indir, O, kullarindan diledigine onu miras
birakir, isin sonu Allah'tan korkanlarin lehinedir.
Bu surada ortaya çikan yalanci peygamberlerden biri, Beni Esed'in baskani
Tuleybe, digeri de Yemenli Kâb Bin Esved'di.Yemenli bir süre bölgesinde
etkili oldu. Fakat bir süre sonra gurur ve kibiri yüzünden taraftarlari da ona
karsi çikip, öldürdüler. Tuleyhe de en sonunda dize getirilerek Islâm'in en
güçlülerinden biri oldu. Müseyleme de aylar sonra Vahsi'nin attigi bir
mizrakla öldü.Bunlar Islamiyet için potansiyel bir tehlike olusturmustu. Sace
isimli bir kadin da, kadin peygamber oldugunu iddia ediyordu. Fakat
Peygamberimiz (sav) bunlarla ugrasmak istemiyor, kuzeydeki Mute
yenilgisini düsünüyordu.Zeyd savasta sehid olmustu.Buna bir karsilik
verilmeliydi. Bu yeni ordunun kumandanligina Zeyd'in oglu Üsame getirildi.
Peygamberimiz sik sik cenneti tasvir ediyordu. Bu yüzden ölümden çok sik
bahsediyordu. Bir gün basi hiç agrimadigi bir sekilde agrimisti. Fakat yine
de mescide gitti. Namazdan sonra minbere çikip son defa yapiyormus gibi
Uhut sehitlerine rahmet diledi. Daha sonra: "Allah'in kullari arasinda bir kul
var ki, Allah onu dünya ile kendisi arasinda bir seçim yapmasi konusunda
serbest birakti.O da Allah'i seçti.Bunun üzerine Ebû Bekir
-Peygamberimizin kendisini kasdettigini anlayarak- aglamaya
basladi.Peygamberimiz de aglamamasini söyleyerek "Ey insanlar, insanlar
arasindaarkadasligi il e en lütüfkâr olan kisi Ebû Bekir'dir." Minberden
inmeden önce söyle dedi: "Ben sizden önce gidiyorum ve sahidinizim
.Sizinle simdi su durdugum yerden gördügüm havuzda bulusacagim. Sizin
Allah'in yaninda baska ilahlar edineceginizden korkmuyorum. Sizin iççin bu
dünyadan korkuyorum, ola ki dünyevi seyler için birbirinize rekabet
edersiniz."
Mescidden çikinca Aise'nin yanina gitti.Peygamberimizin yüzünde ölümcül
hastaligin izleri görülüyordu. Hastaligi öylesine artmisti ki namazi ancak
oturarak kildirabiliyordu. Bir sonrakinamaz vaktinde oturabilmesine ragmen
namazi kildiramayacagini hissetti. Hanimlarina: "Ebu :Bekir'e namazlarda
imamlik etmesini söyleyin." dedi. Hz.Aise buna karsi çikarak babasinin
duygulu bir adam oldugunu, bu isi baskasinin yapmasinin daha uygun
olacagini söyledi. Diger hanimlrinin da Hz.Aise gibi konusmasina ragmen o,
israr ederek namazi Ebu Bekir'in kildirmasini istedi.
Hz.Muhammed, çok aci çekiyordu. Acinin çok agirlastigi bir anda karisi
Safiye (ra) ona: "Ey Allah'in peygamberi, senin çektigini keske ben
çekseydim! dedi.
Hicret'in onbirinci yilinin Rebi-ul Evvel ayi Pazartesi günü Peygamber'in
atesi düstü ve çok güçsüz olmasina ragmen Mescid'e gitti. O, gittiginde
namaz baslamisti ve mü'minler öyle sevindiler ki neredeyse namazdan
çikacaklardi. Fakat, Resûl-i Ekrem, devam etmelerini isaret etti.Onlardaki
takvayi görerek sevinçle yüzü parladi.Ebû Bekir onun namaza devam
etmesini istedi.Peygamber (sav) ise onun arkasinda namaz kildi.
Mü'minler Peygamber (sav)'in iyilesmis oldugunu düsünüyorlardi. Oysa ki,
O, namazdan sonra odasina çekilmis, güçsüz bir sekilde Aise (ra)'in
kucaginda yatmakta idi. Bir süre kendini kaybetti. Sonra gözlerini
açarak:"Cennette bulusmak üzere." dedi.
"Allah'in kendilerine nimet verdigi Peygamberler, dogrular( ve
dogrulayanlar) sehitler ve salihler beraberdir. Ne iyi arkadastirlar
onlar."(Nisa:69)
Sonra, onun tekrar:"Allah'im, cennette bulusmak üzere." dedigini duydu.
Bunlar son kelimeler oldu.
CENAZENIN GÖMÜLMESI VE HILAFET
Ilk olarak Abbas'in dikkatini çeken bazi belirtileri, bir süre sonra digerleri
de farkettiler.Hz.Muhammed vefat etmeden önce, Seferdeki orduya
Peygamber'in durumu iletilmisti. Içinde Ömer'in de bulundugu Ashab' dan
bir çok kisi; sehre geldiklerinde vefatin gerçeklestigini duydular. Ömer (ra)
bunu reddetti. Insanlara, O'nun sadece ruhen yok oldugunu geri gelecegini
anlatiyordu. O sirada gelen Hz.Ebu Bekir (ra),:"Yavas ol Ömer!"
dedi.Allah'a hamd ettikten sonra söyle dedi:"Ey insanlar, kim Muhammed'e
tapiyor idiyse - gerçekten Muhammed ölmüstür; kim de Allah'a tapiyor
idiyse -gerçekten Allah diridir ve ölmez." Sonra su ayeti okudu.
" Muhammed yalnizca bir Peygamberdir. Ondan önce nice
Peygamberler gelip geçmistir. Simdi o ölürse ya da öldürülürse siz
topuklariniz üzerinde gerisin geriye mi döneceksiniz? Iki topugu
üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez.
Allah, sükredenleri pek yakinda ödüllendirecektir."(Âl-i Imran: 144)
Ebu Bekir herkesi sakinlestirmisti. Ömer de Allah'in Resûlünün öldügüne
artik inanmisti.
Islam toplulugunun basina kimin geçecegini tartismak için bir toplanti
düzenlenecekti.Bu toplantida Ebu Bekir, Ömer gibi Ensar ve muhacirler
bulunacakti. Ensar'dan biri konusuyordu. Muhacirleri de biraz övmesine
ragmen, Ensar'i överek göklere çikariyordu. O konusmasini bitirince
Hz.Ebû Bekir, kesin bir dille konusmaya basladi. Ensarin önemini kabul
ettigini, fakat Islâm'in Arabistan'da yayildigini ve araplarin Kureys'ten
baska birinin otoritesini kabul etmeyecegini, çünkü tüm Araplar nezdinde
Kureys'in essiz bir yeri oldugunu belirtti. Konusmanin sonunda Ebu
Ubeyde ve Ömer'in ellerinden tutarak, "Iki adamdan birisini öneriyorum.
Hangisini dilerseniz ona biat edin." dedi.Ensardan biri kalkarak iki
otoritenin olmasi gerektiginden bahsetti.Yeni baslayan tartismayi Ömer (ra)
su sözlerle durdurdu:" Ey Ensar, Allah Resûlünün, namazlarda imamlik
yapma görevini Ebû Bekir'e verdigini bilmiyor musunuz?" "Biliyoruz
"dediler. " Peki aranizda kim onun önüne geçmek istiyor?" dedi. "Allah
korusun, onun önüne geçemeyiz." dediler. Bunun üzerine Ömer, Ebû
Bekir'in elini tutarak ona biat etti.Sa'd hariç orada bulunanlar da Ebû
Bekir'e biat ettiler.Sa'd hiçbir zaman biat etmedi
Ertesi gün sabah Ebû Bekir namazi kildirmadan evvel minbere
oturdu.Ömer ayaga kalkarak Ebû Bekir!e biat etmleri gerektigini
söyleyerek onu söyle tanimladi:"Sizin en iyiniz, Allah Resûlünün arkadasi; '
Ikisi magarada oturduklarinda, ikinin ikincisi'(Tevbe:40) " Tüm cemaât
bir agizdan ona baglilik yemini ettiler.
Ebû Bekir Allah'a hamd ederek söze basladi: "Sizin en iyiniz olmadigim
halde, üzerinize hakim oldum.Dogru yaparsam bana yarddim edin, yanli
yaparsam beni dogrultun.Ben Allah ve Resûlüne itaat ettigim sürece bana
itaat edin. Fakat ben onlara itaât etmezsem siz de bana itaât
etmeyin.Namaza kalkin Allah size merhamet eylesin." Namazdan sonra,
Peygamberi (sav) gömmeya hazirlamak gerektigine karar verdiler. Bunun
nasil olacagi konusunda anlasmazliga düstüler.Allah Hz. Ali'ye uyuklama
verdi, ve rüyasinda Resûlallah, ona kendisini elbiseleriyle yikamalarini
söyledi. O'nu yikadilar. O gün vücudu nefes alip vermemesine
ragmen,sicaklik ve yumusakligini kaybetmis olmasina ragmen, hâlâ uykuda
imis gibiydi.
Gömülecegi yer konusunda anlasmazliga düstüler.Bazilari onun çocuklarinin
yanina gömülmesi fikrinde idi.Fakat Ebû Bekir onun :"Öldügü yer
gömülmeyen hiçbir peygamber yoktur." dedigini hatirladi. Bunun üzerine
mezar,Hz.Aise'nin odasinin zeminine kazildi.Sonra tüm Medine'liler O'nu
ziyaret ederek cenaze namazini kildilar.
iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle selam
verin."(Ahzab:56)